Latest News

Meslek Hayatı...


Dr. Mustafa Kazuk 1917 yılında, Düzce'de dünyaya geldi. İlk, orta ve lise öğrenimini Galatasaray Lisesi’nde (Mekteb-i Sultanî) tamamladı. (1925-1936)

1942 yılında İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun oldu ve aynı yıl girdiği Yedek Subay Okulu'ndan 1944 yılında Yedek Tabip Üsteğmen rütbesi ile terhis oldu.

Bir süre, Düzce'de açtığı özel muayenehanesinde, pratisyen hekimlik yaptıktan sonra 1946 yılında İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi'nde başladığı Genel Cerrahi İhtisasını 1949 yılında tamamlayarak, 1950'de Genel Cerrahi Uzmanlık sınavını başarı ile geçti.

Aynı yıl, devlet bursu almaksızın, kendi imkanlarıyla Londra'daki, Royal Brompton Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne kabul edildi ve orada Göğüs Cerrahisi İhtisası’na başladı.

Buradaki ihtisasına devam ederken, bir tıp dergisinde Dr. George Morris Curtis'in bir yazısını okudu. Bu yazıda Dr. Curtis, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Ohio State Üniversitesi'nde bulunan Göğüs Cerrahisi Bölümü'nde, ileri yenilikleri kullanarak yaptığı kalp ameliyatlarını anlatıyordu. Dr. Mustafa Kazuk, İngiltere'nin 2. Dünya Savaşı yıkımı sonrası, henüz ekonomisini düzeltememiş olmasının da etkisiyle, ihtisasına Amerika'da devam etmek için hemen başvuruda bulundu.

1951 yılında Ohio State Üniversitesi Hastanesi’ne kabul edildi. Göğüs Cerrahisi Servisi kadrosunda görev alırken, ayrıca Cerrahi Servisi Tıbbi Araştırma kadrosunda bilimsel araşırmalarına devam etti.

İki yıl süreyle, bahsi geçen her iki serviste, hem Dr. Curtis hem Dr. Karl Peter Klassen ile birlikte çalıştı ve yaptığı araştırma neticeleri ABD tıp dergilerinde yayınlandı.

İhtisasının son yılında Baş Asistanlığa getirildi ve hepsi Amerikalı olan diğer doktorlara hocalık yaptı, eğitim verdi.

1954 yılında, Göğüs Cerrahisi Uzmanlık Sınavı'nı başarı ile geçerek, Amerikan Göğüs Cerrahları (American College of Chest Physicians) kurumundan Uzmanlık Sertifikasını aldı.

Tüm bu başarıların sonrasında, kendisini yetiştiren iki hocası, Dr. Curtis ve Dr. Klassen’in inisiyatifleri ve referansları ile Hawaii Adaları'ndaki bir hastanede, yeni kurulacak olan Göğüs Hastalıkları Servisi Şefi olması için kendisine bir teklif sunuldu.

Başka bir takım cazip tekliflerle birlikte, bu teklifi de "Ülkemin ve milletimin bana ihtiyacı var" diyerek geri çevirdi. Böylece 1954 yılında, Dr. Kazuk, Uzman Göğüs Cerrahı olarak Türkiye'ye döndü.

O yıllarda Türkiye'de, Göğüs Cerrahisi İhtisası Diploması olan, Dr. Kazuk'tan başka ikinci bir doktor yoktu. Hiçbir Üniversite Hastanesi'nde de Göğüs Cerrahisi Servisi yoktu.

Cerrahpaşa Hastanesi'nde, Genel Cerrahi dalında kendisini yetiştiren ve bu çok sevdiği öğrencisinin tüm emeklerini her zaman için takdir eden hocası, Ord. Prof. Dr. Ahmet Burhaneddin Toker, maalesef 1951 yılında vefat etmiş olduğundan, Türkiye'nin ilk ve tek ihtisas sahibi Göğüs Cerrahı, İstanbul Üniversitesi'nde kendisine destek olacak yönetici kadro bulamadı.

Bir hastanede görev alabilmesi için, öncelikle Devlet Lisan İmtihanı’nı geçmesi gerekiyordu. Temeli Galatasaray Lisesi olduğu için, akıcı Fransızca ve Almancası vardı, fakat tercihini İngilizce'den yana kullandı. ABD'de, Amerikalı doktorlara ders vermiş olan Dr. Kazuk'u, İstanbul Üniversitesi hocaları, İngilizce'den geçirmediler. Bunun üzerine yılmadı, bir kez de Ankara'da Devlet Lisan İmtihanı’na girdi ve geçti.

Türkiye’nin ilk 001 numaralı Göğüs Cerrahisi İhtisas diploması, ABD'den verilen diplomaya ve ihtisas sertifikasına dayanarak kendisine verildi.

Büyük uğraş ve çabaları neticesinde, İstanbul'daki Şişli Etfal Hastanesi Genel Cerrahi Servisi kadrosunda kendisine bir yer buldu ve tayini yapıldı.

Özel hastalarını ise, o zamanlar Amiral Bristol Hastanesi adıyla bilinen, bugünün VKV Amerikan Hastanesi'nde tedavi ediyordu.

1955 yılında, Türkiye'de ilk mitral kapağı ameliyatını, Amerikan Hastanesi'nde, başarı ile Sayın Zehra Kandemir'e yaptı. O yıllarda, henüz elinde gerekli cihazlar olmadığından, hastasının mitral darlığını parmağı ile açarak düzeltmişti.

Zehra Hanım'ın kızı, Sayın Esen Öğün aktarıyor: “Annem 1989 yılında, Münih'te çok önemli bir araştırma hastanesi olan, Grosshadern Hastanesi'nde (Klinikum GroBhadern) 45 gün tüberküloz nedeniyle yattı. Yaşamı boyunca götürdüğümüz pek çok doktor gibi, buradaki Alman doktorlar da, ‘Bu çok başarılı kalp ameliyatını kime yaptırdınız? Bu ameliyatlar, bu kadar uzun süre olumlu etkilerini sürdüremezler. Hele ki o günün koşullarında yapılan ameliyatların, bu kadar uzun süre dayanması mucize’ dediler.”

Zehra Hanım'ın ameliyatını takiben, Dr. Kazuk, sayısız kalp ve akciğer hastasını tedavi etmiştir. Başarı ile sağlıklarına kavuşturduğu tüm hastaları gibi, Zehra Hanım da, Dr. Kazuk'un vefatından sonra uzun yıllar sağlıklı yaşamış, 1994 yılında İstanbul'da vefat etmiştir.

Sn. Zehra Kandemir'den sonra, aynı teşhisle ameliyatı gereken Sn. Feriha Batıbay, ameliyattan endişe ettiğinden, Zehra Hanım ile irtibata geçip, kendisinden bilgi alır ve ameliyat olmaya karar verir. Amerikan Hastanesi'nde Dr. Kazuk tarafından yapılan başarılı bir ameliyat sonrası, o da uzun yıllar sağlıklı bir yaşam sürer.

Dr. Kazuk, Amerikan Hastanesi'nden kendi kadrolarına katılma teklifi alınca, özel hastalarını her zaman orada tedavi edebileceğini fakat Şişli Etfal'den ayrıldığı takdirde özel hastanede tedavi olma imkanı olmayan vatandaşın kendisinden faydalanamayacağını düşünerek, Şişli Etfal'de kalmayı tercih etti.

Her iki hastanede de, bir çoğu Türkiye'de ilk olan Mavi Bebek gibi sayısız kalp ve akciğer ameliyatlarını başarı ile yaptı.

1957 yılında, Şişli Etfal Hastanesi'nde, Türkiye'nin ilk Göğüs Cerrahisi Servisi kuruldu ve Dr. Kazuk Servis Şefi olarak atandı.

1960 ihtilali sonrası, askeri hükümet tarafından hastanelere ihtiyaçları sorulduğunda, Dr. Kazuk, Amerika'da öğrenip uyguladığı açık kalp ameliyatlarını burada da hayata geçirebilmek için, devletten bir kalp-akciğer makinası (perfüzyon) istedi.

Bir süre sonra, Şişli Etfal Göğüs Cerrahisi Servisi'ne cihaz teslim edildi. Fakat, 1963 yılında, ambalajını bile açmaya fırsat kalmadan, dönemin Sağlık Bakanı’nın emriyle ve anlaşılmaz bir kararla bu cihazla birlikte bütün aletler Şişli Etfal'den alınarak, bilinmeyen bir yere nakledildi.

Dr. Mustafa Kazuk, bu konu ile ilgili olarak, iki kez bizzat kendisi Ankara'ya, Sağlık Bakanlığı’na giderek, konuyu araştırdı. Her iki seferde de Bakan, "Derhal emir veriyorum, mutlaka bir yanlışlık olmalı," diyerek Kazuk'u uğurladı. Fakat değişen hiçbir şey olmadı.

Dr. Kazuk, ölünceye kadar elinden alınan bu cihazın izini bulamadı. (Perfüzyon makinesiyle, yıllar sonra 2017 yılında, Siyami Ersek Hastanesi'nde büyük bir hayret içinde karşılaşmamızı "Tesadüfler" bölümünde okuyun.)

Vatanına ve milletine hizmetten başka amacı olmayan Dr. Kazuk’un, bu noktaya kadar çok büyük mücadelelerle geldikten sonra, böylesine anlaşılmaz tavırlarla önünün kesilmesi onun elini kolunu bağladı.

Eğitimini, o günün şartlarına göre çok üstün bir şekilde tamamlayıp, çok sevdiği ülkesi Türkiye'ye bir an evvel uzman doktor olarak dönüp, yine çok sevdiği milletine hizmet vermek en büyük arzusuydu. Ne yazık ki Türkiye’ye dönüşünden sonra her fırsatta kapılar yüzüne kapatılmıştı.

Büyük umutlarla vatanına dönen Dr. Kazuk, 12 yıl süreyle, ne kadar çabaladıysa da, büyük hayal kırıklığı içinde Haziran 1966'da, ailesini de alıp Amerika Birleşik Devletleri'ne döndü.

Kendini bilime ve insanlığa adamış, bütün ömrü bu uğurda mücadele ile geçmiş bu eşsiz insan ve doktor, Amerika'ya ikinci gidişinden üç ay sonra, akciğer kanseri teşhisi ile, kendisini yetiştiren değerli hocası, Dr. Karl Peter Klassen tarafından ameliyat edilmiş, o günün şartlarında mevcut olan en ileri tedavi yöntemleri uygulanmış, gösterilen tüm çabalara rağmen 17 Kasım 1967 yılında, henüz 50 yaşındayken, kafasındaki ilim ve ellerindeki uzmanlık ile bu dünyadan göçtü.

Cenazesi Türkiye’ye getirilmeden, New Jersey eyaleti, Clifton-East Ridgelawn Mezarlığı'ndaki, Müslümanlar için ayrılmış bölümde defnedildi.